Headquarter: Merdivenköy Mh. Nur Sk. A Blok K:12 D:115 Business, 34730 Kadıköy/İstanbul
R&D Center: Bilişim Vadisi, Muallimköy Mah. Deniz Cad. No: 143/8 C1 Blok Zemin Kat Kapı No: Z01 Gebze/Kocaeli
Eğitimimizin önceki bölümünde, geçmişten günümüze toplam sera gazı emisyonlarındaki değişimleri öğrendik.
Şimdi bu bilgileri daha da derinleştirerek, küresel emisyonların bölgeler bazında nasıl değiştiğini inceleyelim. 2022 yılında yayımlanan Dünya Eşitsizlik Raporu, İngilizce adıyla “World Inequality Report”, küresel emisyon salımlarının coğrafi olarak eşitsiz bir dağılım gösterdiğine dikkat çekmektedir.
Bu rapora göre, sera gazı salımı açısından sıralanan ülkeler listesinde en üstte yer alan yüzde onluk kesim, iki bin on dokuz yılındaki küresel emisyonların yaklaşık yüzde elli kadarından sorumludur. Öte yandan, en alttaki yüzde ellilik kesimin ise toplam emisyonların yalnızca yüzde on ikisinden sorumlu olduğu belirtilmektedir. Bu durum, emisyonların büyük bir kısmının sınırlı sayıda ülke ve şirket tarafından üretiliyor olmasını açıkça ortaya koymakta ve küresel çapta eşitsiz bir yük paylaşımına işaret etmektedir.
Tarihsel verilere bakıldığında, yirminci yüzyılın başlarında, özellikle Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri gibi sanayileşmiş Batı ülkeleri küresel sera gazı emisyonlarının büyük bir kısmını üretmekteydi. O dönemde bu bölgeler, dünya genelinde üretilen emisyonların yüzde doksanından fazlasını oluşturuyordu ve bin dokuz yüz elli yılına kadar da emisyonların yaklaşık %85’ini bu bölgeler oluşturuyordu.
Yirminci yüzyılın ikinci yarısından itibaren ise, Asya kıtasında, özellikle Çin ve Hindistan gibi ülkelerde başlayan hızlı endüstrileşme ve ekonomik büyüme, bu bölgelerin emisyonlardaki payını önemli ölçüde artırmıştır. Bu dönüşüm, Asya'yı küresel sera gazı emisyonlarının önemli bir merkezi haline getirmiştir.
Günümüze geldiğimizde emisyon dağılımlarının daha karmaşık bir yapıya bürünmüş olduğunu görüyoruz. Amerika ve Avrupa'nın küresel emisyonlardaki payı azalmış olmasına rağmen, bu bölgeler hala önemli miktarda emisyon üretmeye devam etmektedir. ABD ve Avrupa, mevcut durumda küresel emisyonların üçte birinden biraz daha azını oluşturmaktadır. Diğer yandan, Asya kıtası, özellikle Çin başta olmak üzere, küresel emisyonların büyük bir bölümünü üreten ana aktör haline gelmiştir. Bu değişimler, küresel ısınma ve iklim değişikliğiyle mücadelede bölgesel politikaların ve stratejilerin ne kadar hayati olduğunu göstermektedir.
Sonuç olarak, bu eşitsiz dağılımlar, küresel emisyonların sadece miktar olarak değil, coğrafi olarak da eşitsiz olduğunu göstermektedir. Bu durum ise iklim değişikliğiyle mücadelede daha adil bir yaklaşımın benimsenmesini zorunlu kılar. Uluslararası toplumlar, emisyon azaltımı, teknoloji transferi ve finansman gibi konularda iş birliği yaparak hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerin karşılaştığı çevresel sorumlulukları dengeli bir şekilde paylaşmalıdır.
Dünya Eşitsizlik Raporu, küresel emisyonların dağılımındaki adaletsizliği vurgulayarak, iklim değişikliğiyle mücadelede uluslararası işbirliğine ve adil politikalara duyulan acil ihtiyacı vurguluyor.
Kapsam 1, 2 ve 3 emisyonları, şirketlerin çevresel etkilerini ölçmek ve sürdürülebilirlik çabalarını yönlendirmek için önemli veri kategorilerini temsil eder.